Tarih: 07.05.2025 09:48

Dolunay Gerçekten Davranışlarımızı Etkiliyor mu?

Facebook Twitter Linked-in

Antik Yunan filozofu Aristoteles ve Romalı tarihçi Yaşlı Plinius, dolunayın insanlarda delilik hali yarattığını öne süren ilk düşünürler arasında yer alıyor. Hatta İngilizcede "çılgın" anlamına gelen lunatic kelimesi bile, Latince'deki "aya dair" veya "ay tarafından etkilenmiş" anlamlarına gelen lunaticus kelimesinden türemiştir.

Ancak yüzyıllardır dolunayla ilişkilendirilen bu tür sıra dışı davranışlar, modern bilimsel araştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı bir bağlantı göstermiyor, çoğu zaman yalnızca bir tesadüf olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bu kadar çelişkili verilere rağmen neden hala bu eski inanca sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam ediyoruz?

Kadim Bağlar ve Bilimsel Şüphecilik

Bu inancın kökenleri, muhtemelen atalarımızın ayla kurduğu derin ve güçlü bağlara dayanıyor. Antik dönemlerden günümüze ulaşan çeşitli dini ve spiritüel ritüellerde ay her zaman önemli bir sembol olmuştur. Aristoteles ve Plinius'un savunduğu eski bir hipoteze göre ise, beynin nemli yapısı nedeniyle, tıpkı denizlerde olduğu gibi ayın çekim gücünden etkilenebileceği düşünülüyordu. Bu etkinin delilik, sara nöbetleri ve zihinsel dengesizlik gibi durumlara yol açabileceği öne sürülmüştü.

Bu kadim fikir, modern çağda da Psikiyatrist Dr. Arnold Lieber gibi bazı araştırmacılar tarafından yeniden gündeme getirilmiştir. Lieber, "The Lunar Effect" adlı kitabında, insan vücudunun yaklaşık yüzde 70'inin sudan oluştuğunu belirterek, dolunayın insan davranışlarını denizlerdeki gelgitlere benzer bir şekilde etkileyebileceğini iddia etmiş ve dolunay dönemlerinde cinayet, intihar, saldırganlık ve trafik kazalarında artış olduğunu ileri sürmüştür.

Ancak bu teori, bilim dünyasında kısa sürede çürütülmüştür. Dünya'nın yerçekiminin Ay'dan yaklaşık 5 bin kat daha güçlü olduğu ve Ay'ın insan üzerindeki fiziksel etkisinin bir pire ağırlığını bile geçemeyeceği belirtilmiştir. Ay'ın okyanuslar gibi devasa su kütlelerinde gelgit yaratabilmesi, vücudumuzdaki sınırlı sıvılarda benzer bir etki yaratacağı anlamına gelmemektedir.

1985 yılında yapılan kapsamlı bir meta-analiz, dolunayla kriz çağrıları, intihar, suç oranları ve psikiyatrik vakalar arasında hiçbir anlamlı bağlantı bulamamıştır. Daha yakın tarihli birçok araştırma da benzer sonuçlar ortaya koymuştur: dolunayın hastane başvuruları, psikiyatrik yatışlar veya saldırgan davranışlar üzerinde kayda değer bir etkisi saptanmamıştır. Hatta Finlandiya'da gerçekleştirilen bir çalışmada, dolunay dönemlerinde cinayet oranlarının beklenenin altında olduğu gözlemlenmiştir.

Bilişsel Yanılgılar ve Kültürel Miras

Peki, bilimsel kanıtlar bu kadar net bir şekilde ayın doğrudan bir etkisinin olmadığını gösterirken, neden hala bu inanca tutunmaya devam ediyoruz? Discover dergisinde yayınlanan bir makale, dolunayın parlaklığının antik çağlarda atalarımızın uyku düzenini bozduğunu ve bunun da ruh hallerini olumsuz etkileyebileceğini öne sürüyor. Günümüzde yapılan bazı çalışmalar da, uyku kalitesinin dolunay dönemlerinde hafif düzeyde düşebildiğini göstermektedir.

Ancak psikologlar, bu yaygın inancın temelinde illüzyonel korelasyon ve onaylama yanlılığı gibi bilişsel çarpıtmaların yattığını belirtiyor. İnsanlar, dolunay sırasında meydana gelen sıra dışı olayları (olumsuz ruh hali, tuhaf davranışlar vb.) bilinçsiz bir şekilde dolunayla ilişkilendirme eğilimindedir. Psikoterapist Amy Morin'e göre, dolunayın bir şeyleri değiştireceğine dair yerleşmiş inanç, insanları gerçekten de farklı davranmaya itebilir ve bu durum, bir tür kendini gerçekleştiren kehanete dönüşebilir.

Ancak ayla kurulan bu derin bağ, sadece batıl inançlarla sınırlı değildir. Dünyanın pek çok yerindeki yerli kültürlerde ay kutsal bir varlık olarak kabul edilir. Örneğin, bazı Kızılderili toplulukları "Büyükanne Ay"ın, suları ve mevsimleri düzenlediğine inanır.

Ay, astrolojide de önemli bir yere sahiptir. Doğum haritalarında yer alan Ay burcu, kişinin duygusal dünyasını ve içsel tepkilerini yansıtır. Ay döngüsüyle uyum içinde yaşamanın, farkındalığı artırdığı ve ruhsal gelişimi desteklediği düşünülmektedir.

Sonuç olarak, bilimsel kanıtlar ayın insan davranışları üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığını açıkça ortaya koymuş olsa da, bu kadim semboller ve onlara atfedilen anlamlar, insanlık için hala derin ve kişisel bir öneme sahiptir.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —