Beslenme, üreme sağlığını düşündüğümüzden çok daha fazla etkiliyor olabilir. Son yılarda toplumda kendiliğinden gebe kalamayan çiftlerin sayısı giderek artmakta. İnfertilite yani halk arasında bilinen adıyla kısırlık, çok çifti üzmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ ne göre; son bir yılda düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamamak ‘kısırlık’ olarak tanımlanır. Bu süre 35 yaş ve üzeri çiftlerde ise 6 ay ile sınırlandırılır. Birçok kaynak yaşam tarzı değişikliğinin bu konuda önemli farklar yaratabileceğini göstermektedir. Çiftlerden sadece birinin yaşadığı bir rahatsızlık kısırlığa neden olmakla birlikte, küçük ve önemsiz görünen değişikliklerle birlikte gebe kalma olasılığı da artmaktadır.
Kısırlık ve Beslenme İlişkisi
Beslenme, hem kadın hem erkek üreme sağlığında hormon dengesi, yumurta ve sperm kalitesi, rahim sağlığı gibi kritik faktörleri etkiler. Yanlış beslenme alışkanlıkları kısırlık riskini artırabilirken, doğru bir beslenme tarzı gebelik şansını yükseltebilir.
Kadınlarda Beslenme ve Kısırlık
Obezite; Aşırı kilo veya çok düşük kilo yumurtlamayı bozabilir ve üremeyi olumsuz etkileyebilir. Fakat sadece kilo almak açısından değil, ayrıca yanında getirdiği diğer hastalıklarla buna yol açmaktadır. Tip 2 Diyabet ve kronik hipertansiyon gibi hastalıklara yol açması nedeniyle üreme sağlığını etkileyebiliyor. Dolayısı ile ideal kiloya inmek ve onun korunması, gebe kalma olasılığını artırdığı çalışmalarla gösterilmiş.
Düşük glisemik indeksli beslenme; Glisemik indeks (Gİ) yani bir besinin kan şekerini yükseltme hızı olarak tanımlanır. Gİ düşük ise, kişi o besini yediğinde kan şekeri hızla yükselmediği için, insülin seviyesi düşük kalır. Aslında böylece bel çevresinde incelme, Poli Kistik Over (PCOS) hastalığından korunmayı sağlar ve yumurta kalitesinde artış görülebilir.
Glisemik indeksi düşük besinlere örnek olarak; tam tahıllar, tam buğday makarna, basmati pirinç veya esmer pirinç, kinoa, karabuğday, bulgur, mercimek, nohut gibi baklagiller sayılabilir. Tam tersi olarak da Glisemik indeksi yüksek yiyecekler ise patates, beyaz pirinç ve makarna, beyaz unlu ve şekerli her yiyecek sayılabilir.
Omega-3 yağ asitleri; İyi yağlardan zengin beslenme, hücre zarının geçirgenliğini artırır. Böylece metabolizma insülini daha iyi kullanır, kolesterol seviyesi düşer, inflamasyon yani vücuttaki gizli yangın azalır. Bu durumda hormonların daha etkili çalışması sağlanmış olur ve yumurta kalitesi artabilir. Omega 3 yağ asitlerini diyetimizde yağlı deniz balıklarından, cevizden, keten tohumundan, ayrıca semizotundan alabiliriz.
Folik asit, B12, D vitamini, demir, çinko doğurganlık için kritik öneme sahiptir.
Vitaminlerin doğurganlığı etkilemesi mümkündür. Çalışmalar, gebelik öncesi dönemde folik asit takviyesinin, özellikle konjenital (anne karnında oluşan) bozuklukların önlenmesi için önerilen dozdan daha yüksek bir dozda ve B-12 vitamini ile birlikte alınması gebe kalma şansını artırabileceğini gösterir. Ayrıca koyu yeşil yapraklı sebzeler, avokado, kuşkonmaz, kuru baklagiller, tam tahılların diyette bulunması B grubu vitaminleri almayı sağlamaktadır.
Çinko için kabak çekirdeği, yağlı tohumlar, deniz ürünleri, bezelye ve mercimek gibi besinlerin diyette olması yeterli olacaktır. Eksik alındığında yeni hücre oluşması ve hücrede oluşan hasarın iyileşmesi güçleşebilir.
Demir için en iyi kaynak kırmızı etler, kuzu ciğeri, siyah üzüm, baklagiller sayılabilir. Eksikliğinde metabolizmanın yavaşlaması, gebelikte komplikasyonlar, gebe kalmakta güçlük yaşanabilir.
Ayrıca erkek üreme sağlığı için de beslenme oldukça önemlidir. Diyette alınan C vitamini, E vitamini, selenyum gibi antioksidanlar sperm DNA hasarını azaltabilir. Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado, fındık) sperm hareketliliğini artırabilir. Fazla doymuş yağ (katı yağlar, iç yağ, tereyağ gibi) ve işlenmiş yiyecekler sperm hareketliliğini azaltabilir. Alkol, sigara ve aşırı kafein almak, spermin sayısı ve yapısını olumsuz etkileyebilmektedir.
Besleyici özelliği olan, vitamin ve mineralden zengin bir beslenme üreme sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Kısırlık hastaları için hedeflenen bir “anti-inflamatuar” beslenme desteğinin, genellikle kısırlıkla ilişkilendirilen iltihaplı durumu düzeltmek için değerli bir yardımcı olacağı düşünülmektedir. Hem çevresel kirliliğin, hem de diğer genetik hastalıkların yol açtığı, yumurta veya sperm üzerindeki olumsuz etkiler bu sayede iyileştirilebilir. Bunların dışında düzenli egzersiz, stresi yönetebilmek, çiftlerin bebek sahibi olması yolunda önündeki engelleri azaltmaya yardım edebilir görünüyor.