Hepimiz o sesi tanıyoruz. Terfi aldığınızda, büyük bir projeyi tamamladığınızda veya bir övgü aldığınızda, kafanızın içinde fısıldayan o eleştirel ses: “Bu sadece şans eseriydi,” ya da daha kötüsü, “Bir gün sahtekâr olduğumu anlayacaklar.”
Bu duyguya, özellikle profesyonel hayatta başarılı ve yetkin kadınlar arasında sıkça rastlanan Imposter Sendromu (Sahtekâr Sendromu) adını veriyoruz. Başarılarınızın içselleşmediği, hak etmediğinize dair yoğun bir korkunun zihninizi ele geçirdiği bu durum, potansiyelinizi tam olarak gerçekleştirmenizin önündeki en büyük duygusal engeldir.
Imposter Sendromu, kendinize olan güven eksikliği değildir; bu, başarıyı içselleştirme mekanizmanızın bozulmasıdır. Başarıyı yetenek yerine şansa, zamana ya da dış faktörlere bağlarsınız. Bu durumun üstesinden gelmenin ilk adımı, bu hissin evrensel olduğunu ve bir “sendrom” olduğunu kabul etmektir. Yalnız değilsiniz; birçok lider, sanatçı ve akademisyen bu duyguyu yaşar.
Zihniniz size “Yeterince donanımlı değilsin” dediğinde, buna kanıtlarla meydan okuyun. Bir kâğıt kalem alın ve en son üç başarınızı listeledikten sonra, bu başarıları sadece şansa bağlamanın rasyonel olup olmadığını sorgulayın.
Hangi becerileriniz bu sonucu getirdi?
Bu başarı için ne kadar çaba harcadınız?
Eğer bu bir “şans” ise, neden bu şans sürekli sizi buluyor?
Cevap, büyük ihtimalle “çaba, yetenek ve hazırlık” olacaktır. Başarılarınızın kanıtlarına sahip çıkın.
Imposter Sendromu, sıklıkla mükemmeliyetçilikle kol kola yürür. Sahtekâr olmadığınızı kanıtlamak için, kendinizi imkansız standartlara zorlarsınız. Oysa kimse mükemmel değildir. Mükemmeliyet arayışı, sizi ertelemeye iter çünkü yapacağınız her işin kusursuz olması gerektiği inancı felç edicidir.
Unutmayın: Hata yapmak, öğrenme sürecinin bir parçasıdır, başarısızlık değil.
Kendinize, sadece %80’lik bir performansın bile çoğu zaman “mükemmel” olduğunu ve ilerlemenin kusursuzluktan daha değerli olduğunu hatırlatın. Projelerinizi tamamlanmış olarak değerlendirin, kusursuz olarak değil.
Başarılarınız hakkında konuşmaktan veya övgüleri kabul etmekten çekinmeyin. Bir dahaki sefere biri sizi takdir ettiğinde, cevabınız “Yok canım, önemli değil” olmasın. Basitçe “Teşekkür ederim, bunu duyduğuma sevindim” deyin.
Bu basit eylem, beyninize o övgüyü reddetmek yerine onu kaydetme ve içselleştirme fırsatı verir. Desteği kucaklamak ve başarılarınızı paylaşmak, Imposter Sendromu’nun yarattığı yalnızlık ve gizlilik döngüsünü kırmanın en güçlü yoludur.
Siz bir sahtekâr değilsiniz. Siz, yeteneklerinizle buraya gelmiş başarılı bir profesyonelsiniz. Bu gerçeğe sahip çıkmanın zamanı geldi.
Sağlıklı bir yaşamın temel taşlarından biri aktif bir fiziksel yaşam tarzıdır. Dengeli beslenme ve kaliteli…
Migren ve baş ağrılarıyla başa çıkmada ilaçlar kadar rahatlama ve gevşeme teknikleri de önemli rol…
Bir bebeğin ne kadar kolay uykuya daldığını düşünün… Aslında insan bedeni ve zihni, dinlenmeye ihtiyaç…
Aşamalı Kas Gevşetme (Progressive Muscle Relaxation – PMR), stresi ve kaygıyı azaltmak, uykusuzlukla başa çıkmak…
Bağışıklığınızı Güçlendiren 14 Etkili Adım... Bulaşıcı hastalıklara karşı korunmanın en güçlü yolu, sağlam bir bağışıklık…
Boyun, çene altı, koltuk altı veya kasık bölgesinde fark edilen şişmiş lenf bezleri, vücudun enfeksiyonlara…