Sınav… İnsan, varoluşundan beri en önce kendisini nelerin beklediğini bilmek ister. Geleceğini kendi kontrolüne alamayan insanın yaşadığı his kaygıdır. Kaygılı insan için en büyük yük kendisini aştığını düşündüğü bir beklentiyi karşılamak zorunda kalmaktır. Dolayısıyla çocukların beklentiden ziyade yeterlilik hissine ihtiyacı vardır.
BEKLENTİYE KARŞI YETKİNLİK
Aile-öğrenci ilişkisi, beklenti-beklentinin gerçekleşmesi ve ardından takdir biçiminde işler. Bu işleyiş çocuğa; beklentiye uyamadığı takdirde suçluluk, öfke, yetersizlik hisleriyle karşı karşıya kalacağını gösterir. Kendisini bekleyen bu hislere ve bunlarla birlikte gerçekleşeceğini düşündüğü olumsuz senaryolara karşı yoğun bir düşünce yönelimi ciddi strese sebep olur. Stres; kişinin doğrudan kendisinden kaynaklanmayan, çevre ile etkileşimiyle birlikte bedenini ve zihnini tehdit eden faktörlere karşı vücudun gösterdiği tepkidir. Normal seviyede stres, kişiyi bulunduğu koşulları değiştirmek amacıyla harekete geçireceğinden tetikleyicidir. Fakat kendi geleceğini inşa etmeye çalışan çocuklarımızın sınav sürecinde beklentileri kaşılamak zorunda hissetmelerinden ötürü yaşadıkları stres engelleyici derecede yüksektir. Bu nedenle sınav sürecinde çocuklara kendi başarı algımızı dayatmak yerine onların kendi başarı ölçütlerini oluşturarak hedeflerine ilerlemelerine olanak tanınmalıdır. Belli bir saat dilimi olarak değil bütünsel bir süreç olarak algılanması gereken sınav döneminde, çocuğun olumlu düşünmesini sağlamak için şimdi ve şu anda neleri iyi yapabildiğini, neleri başarabildiğini gündemde tutmak motivasyonunu arttıracaktır. Sürece başlamadan önce bir hedef belirlemek ve hedefe ulaşmayı gerektiren ortalama bir başarı skalası oluşturmak, güdülemeyi de arttırır.
SINAV KAYGISINA KARŞI KİMLİK KAYGISI
Üniversiteye hazırlık sınavı döneminde aynı zamanda ergenlik çağını yaşamakta olan gençlerin bütün algı ve ilgileri aslında yaşanmakta olan ana yoğunlaşmıştır. Sosyalleşme, onaylanma, bir birey olarak kendini toplumun içine yerleştirme olarak tanımlayabileceğimiz bu süreç başarısız hissetmeyle birlikte altüst olur. Tam bu noktada çocuğun yapabildikleri üzerinden hareket ederek ona tekrar yaşam üzerinde etkili bir varlık olduğunu hissettirmek gerekir. Diğer bir yandan da kimlik arayışında oldukları bu dönemde onlara güvenli bir alan oluşturarak kendilerini bulmalarına olanak tanınması faydalı olacaktır.
YÖNLENDİRİLMEYE KARŞI İRADE
Herkes gibi ergenlik dönemindeki gençler de iradeleriyle seçim yapabilme yetilerini kullanabilmeyi isterler. Kendi seçimlerinin kendilerine fayda sağlamayacağı hatta belki zarara sebep olacağı düşüncesiyle iradelerine ket vurmak , içe kapanma ve iletişime kapalı olmalarına neden olur. Bu durum da çocuklarımızın hiç öngörülemeyen olumsuz davranışlarda bulunmalarına mahal verebilir. Bunun önüne geçmek için çocuğa tek bir yönerge vermek yerine aynı amaca ulaştıracak birden fazla seçenek sunarak kendisinin biriniseçmesini sağlamak iradesini ortaya koyabildiğini hissettireceğinden kendini daha özgüvenli olmasını ve anlaşılmış hissetmesini sağlar. Böylece yönergelere uyması ve yararlı bir çalışma gerçekleştirmesi kolaylaşmış olur.
UYARANLARA KARŞI UYKU
Teknoloji çağı olarak bu dönemde dikkat dağınıklığı en sık karşılaştığımız sorundur. Çağın hastalığı olarak da adlandırabileceğimiz bu sorun, çevreden algılara hücum eden uyaranların kontrol altına alınamamasından kaynaklanır. Bunun önüne geçebilmek için teknolojik aletlerin bildirimlerini kendi kontrolümüz altına almalıyız. Biz ihtiyaç gördüğümüz için mi kullanıyoruz yoksa o bize göz kırparak (ses, ışık gibi işaretlerle) bizi kontrol altına mı alıyor? Beklenmedik uyaranların hükmü altına girmek hem süreğen bir verimliliği hem de uyku doyumunu olumsuz etkiler. Uyku problemiyle başa çıkmak için uyaranları mümkün olduğunca engellemeliyiz. Uyuyamama durumunda ise gözlerden uyku akana kadar uyku alanına girmemeli, uyku alanında yoğun uyarıcılarla vakit geçirmemeliyiz.
SINAV STRESİ İLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
Stresin bedensel ve duygusal olarak iki türlü dışavurumu vardır. Bedensel dışavurumlar genellikle kendi bedenine zarar verme, tırnak yeme, dudak ısırma, deri kanatma, saç koparma, şeklinde görülür. Bunların önüne geçmek için pasif çalışma anlarında kağıt yırtarak; aktif çalışma anlarında ise parmakları yarabandı ile sararak dikkati başka yöne verme sağlanır. Duygusal dışavurumlar öfkeli davranma, ani tepkiler verme, içe kapanma, gerginleşme gibi hislerle gerçekleşir. Bu duygularla başa çıkmak için çocuğun ara sıra nasıl hissettiğini sormak, onu yargılamadan dinlemek yararlı olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken şey umursamaz olarak nitelendirilen çocuğun da aslında büyük bir stres yaşıyor olduğudur. Umursamaz görünmesinin sebebi bastırma yöntemiyle dışarıya “bana müdahale edemezsiniz” imajı vermesidir. Böyle bir durumda çocuğa müdahale etmeksizin çocuğun sizlere müdahale etmesine, size fikir vermesine olanak tanıyarak onu karşılıklı iletişime davet etmek yararlı olacaktır.
SINAVA 5 KALA
Olgular hiçbir zaman zihinde hissettirdiğinden daha iyi ya da daha kötü olmaz. dolayısıyla kalp çarpıntısına, ellerin titremesine, nefes almakta zorlanmaya sebep olan o an gelip çattığında kendimize sormamız gereken soru şudur: En kötü ne olabilir. bu soruyla olası kötü senaryolar somutlaştırılarak normalleştirilir. hiçbir zaman olmasından ödümüzün koptuğu o kötü şey gerçekleştiğinde düşündüğümüz gibi mahvolup ölmeyiz. yeni seçeneklerle yaşamayı sürdürürüz. Henüz gerçekleşmeden seçenekleri planlamak zihni tehlike durumunda kurtarır, bedeni rahatlatır. Neticede sınav, mutluluğu amaçlayan insanın bütün yaşam içerisinde aşması gereken olgulardan sadece biridir.
YORUMLAR